12 Eylül 2009 Cumartesi

Oturmaya mı geldik?


70’li yıllarda izdivaca ermiş anne babaların birleşimlerinden ortaya çıkan nesilden ilginç bir şekilde mısır patlağı gibi müzik grubu çıkıyor. Son patlak ise eğlenmek, eğlendirmek için doğmuş Clap Your Hands Say Yeah.

Garip bir şekilde hepsi birbirine benziyor ve hepsi birbirinden oldukça farklı. Kendilerine özgü yapılardaki bu gruplar çoktan 60’lar havası yarattı bile. Sanki uzun bir sessizlikten sonra tekrar büyük umutlar vaad eden ilahlar çıktı ortaya. Tabii devir o zamanki gibi ilah ve star devri midir, belki yorum yapmak yanlış olur ancak indie rock cephesinde büyük bir patlama yaşandığı kesin. Parça tesirli bu patlamalardan ise kafalara saplanan kıymıklardan herkes nasibini aldı. Özgünlüğün hat safhada olduğu, kendilerini hiçbir oluşuma bağlı kalmadan ortaya atan gruplardan biri de değişik, pili bitmeye yüz tutmuş oyuncak bebek sesi vokaliyle insanların kol tüylerini kıpırdatan Clap Your Hands Say Yeah…

Tam da anlaşıldığı üzere haydi eller havaya bir ruh haline sahip albümlerini 2005 yılında hiç de alışık olunmayan yöntemlerle dünyaya sundukları andan itibaren gündem konusu halindeler. Bloc Party, Arctic Monkeys derken hangi birini inceleyelim de sindirelim bunalımında dolaşırken, hızlı giden trene hiç tökezlemeden atlamış durumda CYHSY. Yalnız grup New Kids On The Block sendromu olarak adlandırılabilecek o malum duruma düşmüş olabilir; eğer uzun bir ismin varsa kısaltılmaya mahkumdur. Dolayısıyla bundan sonra birçok mecmuada, bu ‘uzasa daha da uzar’ isimden sadece baş harfleri alınarak bahsedilecek. Keza grubun adı on kere ardarda yazıldığında iki sayfayı rahatlıkla doldurabilir.

Fazla takılmadan devam edelim. CYHSY adalı değil, kendileri Brooklyn’in bağrından kopmuş beş genç. Gruplarını ilan yoluyla ya da arkadaş tavsiyesi üzerine kurmuyorlar. Şarkılarının tam olarak birbiriyle paralel hissiyatlar yaratmasının en büyük nedenlerinden biri de budur büyük ihtimalle. Birbirlerini sivilceli hallerinden beri tanıyan grup üyeleri dolayısıyla ortak bir müzikal beğeniye sahip. Mesela Neutral Milk Hotel, en çok sevdikleri gruplardan biri, ki bu müzikten etkilendikleri zaten ay parçası gibi ortada. Yine aynı şekilde Talking Heads’i okeyliyorlar ki yine bu müziğin de bir karışımı olarak adlandırılabilir yaptıkları iş. Vokal olarak ise Jeff Mangum’un sesi ile birebir ötüşecek bir karaktere sahip bir solist Alec Ounsworth. Arcade Fire’ın daha eğlenceli bir müzik yaptığını ve hop hop hoplatan bir sound’a sahip olduğunu da hayal ettiğinizde ortaya çıkan şeyin CYHSY’ye en yakın şey olduğu söylenebilir hatta. Aslında bu şekilde birçok gruba benzeyen tarzlarına rağmen aldıkları iltifatlar öyle her gruba nasip olacak cinsten değil. Ancak kötü eleştiri alacak hiçbir durumlarının bulunmamasının en büyük nedeni ortaya çıkan sentezin hoşluğu olarak adlandırılabilir. Var olan bir boşluğu doldurmak gibi bir çabalarının olmaması, eğlenmek için bir araya gelen birkaç kişinin yüksek potasiyelinin keşfi olarak tarif edilebilir.

Grubun çok farklı olmayan ama anlaşılmaz bir şekilde özgün bir yapıya sahip müziğinin anatomisinde rahatsız edici bir gitar, yumuşak bir synth, arada bir coşkuyu arttıran baslar ve miyavlayan bir vokal var. Yani ikiye iki şekilde ağır gitarı bastıracak bir synth ve davulu yumuşatan plastik vokal eşleşmiş durumda. Parçalarda da bu dört sesin birbirine bağlantılı denemeleri yapılmış gibi. Çok ‘indie’ bir ruha sahip olunmasından kaynaklı belirli bir kural dahilinde ilerleyen bir parça dizisi görülmüyor. Ancak tüm parçalarda aynı hisse kapılıyor ki, şarkıların bir başlangıcı ve hemen gelen bir bitişi var. Öğretmenlerden tam not alan, giriş gelişme ve sonuç bölümü tam olarak doğru oturtulmuş bir kompozisyon gibi. Ne bir fazla ne bir eksik öznesi yüklemi tam cümlelerden oluşan okuması kolay bir kompozisyon gibi. ‘The Skin of My Yellow Country Teeth’ parçasında bu karışım iliklere kadar hissediliyor. Bu parçadaki vokaliyle Alec tam olarak yapmak istediği şeyi yapıyormuş hissi uyandırıyor. Durum böyle olunca da albümdeki en özgün ve dikkat çeken çalışma olarak akıllarda kalıyor. Derindenlerden gelen snyth kullanımının üzerine daha baskın bir gitarın oturduğu ve düzeyli baslar ile rayına yerleştirilen bir gidişat görülüyor. Albümün geneli eğlenceli bir haleti ruhiye sağlamak amacıyla yapılmış aynı tarzın birleşiminden oluşuyor. Sabahları çapaklı gözlerin silinmesinin ardından üste rahat bir tavırla geçirilen kıyafetler ile kıştan sonra açan güzel bir havada yapılacak bir yürüyüş sırasında çalan ‘güne adapte olma’ şarkılarından oluşan bir albüm “Clap Your Hands Say Yeah . Böyle bir güne, mesela ‘Over and Over Again’ ile başlanılabilir. Amerika menşeili olmalarında kaynaklı olsa gerek, bayık bir ses ya da sound insanda sıkıntıdan çok dolaşıyorum işte öyle hissiyatını uyandırıyor. Vokalle birlikte synth’in de yumuşakça kulağınıza birşeyler söylerken, daha arkada kalmış gitarın kafayı şişirmemesi ve davulun yürüyen ayaklarınıza bir ritim kazandırmasını sağlayan bir parça.

Görünen o ki grup denemiş ve yanılmamış. Üstüne üstlük albümlerinin dağıtımının da kendileri tarafından yapılması onlardaki amatör ruhlu profesyonel durumu hat safhaya çıkarmış. Bu dağıtım ağı için bildiğimiz posta, elden dağıtma ve internet gibi süper masrafsız yollar seçen grubun elden ele dolaşan çalışmaları kısa sürede muazzam bir kitleyi de arkalarına takmış. Indie ruhu bu olsa gerek. Tam bir proje adamı olan solist Alec, bu yolla ulaştıkları başarının asıl mimarlarından. Kendisi zaten başka bir projede de bu akıllı anarşist fikirlerini geliştirmekle meşgul. Verdiği ropörtajlarda bir grup havası uyandırmayan açıklamalarının nedeninin bu olduğu düşünülebilir.

Demo aşamasında görülen bu parlak ışık çok kısa bir sürede birçok plak şirketinin dikkatini cezbetmiş. 40.000 kopyayı dağıtırken de bir hayli yorulmuş olmaları muhtemel grup üyelerinin de rizasıyla Varupa’da Wichita şirketiyle anlaşıverdiler. Bu plak şirketi Bloc Party ve Yeah Yeah Yeahs gibi gruplardan da biliniyordu. Amerika’da ise ADA adlı plak şirketi ile anlaşma yaptılar. Şu anda da hızla Amerika’yı tavaf etmekle meşguller. Hatta bazı konserlerinin biletleri günler öncesinden tükeniyor. ‘Körün istediği bir göz allah verdi iki göz’ deyimi, grubun her bir elemanı tarafından bugünlerde içten içe tekrar ediliyor olmalı.

Her ne kadar sonunun bu dereceye geleceğini tahmin etmeselerde şu an müzikleri ve yetenekleri bütün dünya tarafından keşfedilmiş olan CYHSY bu gazla devam ettiği takdirde arenada kalıcı olduğunu ispatlayacak gibi gözüküyor. Ancak geçtiğimiz yıl kendi elleriyle parlattıkları yıldızlarının ışığı ne kadar devam eder bilinmez. Çünkü Alec grubun yöneticisi konumunda, grup adına yapılan röportajlarda bol bol kendinden bahsediyor ve grup elemanları da bu durumdan rahatsız olduklarını artık belli ediyor. Tabii haftanın yedi günü konser verirken, eskiden yaptıkları gibi, her Salı Prospect Park’da buluşup ağaçların altında içki içemeyecekler. Dolayısıyla kopan iletişim grup elemanlarını biraz sıkıntıya sokmuş olabilir. Dedikoduyu bir kenara bırakalım, Clap Your Hands Say Yeah’nin ilk albümü hiçbir tanıtım aktivitesine bağlı olmadan büyük bir başarı yakaladı ve ilhamlarının aşırı dozda etkileşimi altında kalmadan saf ver samimi bir kayıt olarak kalplere girmeyi başardı.

Şimdilerde aralarında bazı ufak sorunlar olsa da, grubun geleceğinin ne olacağı muallakta. Alec Ounsworth solo olarak mı devam eder, Lee Sargent kardeşi Tyler Sargent ile küçük bir bakkal dükkanı mı açar belli olmaz. Ama şimdilik yapılacak tek bir şey var. Elleri havaya kaldırmak ve ‘yeeeaaahhh’ diye bağırarak kendinden geçmek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder