12 Eylül 2009 Cumartesi

My Name is Coconut, Senor Coconut


Fiji’nin güzel ve sıcak kızlarının, altın sarısı sahillerinin ve olgunlaşmış muzlarının yanında giden en iyi Alman!

Mesele ‘tropik’ olunca kulağımıza gelecek müziğin hemen hemen nasıl birşey olduğunu hepimiz biliriz. Şili’nin parlak kumlarında hayatımızı geçirirken tropikal havaya uygun, marimba ve trompet sesleri zaten arkada fon olarak çalmaktadır. İsteğe gore bu senaryoya güzel Şilili kızlar, erkekler ya da yetişkin muzlar ekleyenebilir. Ancak arkada böyle bir fon olmadan bu müziği oturupta dinleyene pek rastlanılmaz, kimse evinde otururken böyle bir müzik açıp bir mambo’ya, bir cha cha cha’ya kendisini teslim etmez. En son bu tınıların duyulduğu yer, ancak hikayesinin bir tropikal bir adada geçtiği bilgisayar oyunu olabilir. ( Örneğin; Chrash Bandicoot) Ancak, daha önce Senor Coconut’la tanışmış olanlar bilirler ki, tropical tınılarla birleşen bir electronica kadar tatlısı yoktur. Bir yanda sıcak mı sıcak sesler ve vokalin kulağınıza mırıldandığını düşünürken, alt yapının son derece yalın tekrarlardan oluştuğunu düşünün ve boynunuza geçirilen çiçek kolyesi ile bu eğlenceli müziğe adım atın. İçeriye girdiğinizde duyduğunuz parçayı bir yerlerden hatırlıyor olacaksınız, şaşırmayın. Çünkü çalan parça Latin sound’u ile birleşmiş bir Mıchael Jackson ‘Beat It’i, Sade ya da Kraftwerk cover’ı olabilir. DJ kabininde sarışınlığıyla dikkati çeken kişi ise, bu tatlı müziğin babası Uwe Schmidt, nam-ı diğer Atom Heart’den başkası değil. Garip bir melez olduğunu hemen göze çarpan, dünyanın tek Alman/Şili kökenli grubu, Alman elektrosunun ve Latin sound’unun dibine vurmuş Senor Coconut ise, kafayı bu iki müziği birleştirmeye takmış Schmidt’in en tanınmış projesi.

Hayatta gelmez diye düşündüğünüz bir Alman ve bir Şilili yanyana gelmiş ve dünyanın en tatlı melezi ortaya çıkmıştır. Bu garip ve şaşırtıcı melez daha once dünya üzerinde adı sanı duyulmamış Nova Jaro, Jive Eclectio ve Samba Virtual gibi türleri yaratır. Tropikal ezgilerin tamamının büyük bir ustalıkla kullanıldığı kes-yapıştır yöntemi ile yaratılan parçaların o kadar değişik bir havası vardır ki, bir yandan atlayıp zıplayabilir, diğer yandan cha cha yapabilirsiniz. Elektro, tekno, endüstriyel hiç farketmez bütün türler itina ile yeni icat edilmiş Nova Jaro’ya ya da Jive Eclectio gibi türlere dönüştürülebilir. Siz bu değişimi dinlerken, parçayı istediğiniz yerden yakalabilir, isterseniz sadece sıcak deniz tınılarına takılır, isterseniz bir elektronik tutkunu olarak olaya tamamen teknik açıdan yaklaşırsınız. Kesinlikle her iki taraftanda baktığınızda dedikodusunu yapamayacağınız bir sarışın Latin dilberi bulursunuz karşınızda.

Senor Coconut kadar güçlü bir müziği yaratan grubun tamamen tesadüf eseri ortaya çıkması ise, yine tesadüf eseri Şili Santiago’ya taşınan Shcmidt’in El Gran Baile ile değişik birşeylerin peşinden koşmasıyla başlıyor. Uzun yıllar boyunca Avrupa’nın dans pistlerinde boy göstermiş ve deneysel yapısı nedeniyle hemen kabul kabul görmüş Shdmidt’in, aynı enerjiyi yeni yerleştiği topraklara yöneltmesiyle ve El Gran Baile’nin bu projeye balıklama atlamasıyla Latin Excotica olarak nitelendirilen bir yıldız doğuyor. Atom Heart olarak daha deneysel ve daha sert geçişler kullanan Shdmidt, bu projesinde daha yumuşak ve daha birbirine geçmiş çalışmalar yaparak, iki müziği tam olarak üst üste oturtuyor. Çok daha iyi oturan bir müzik çok daha geniş bir kitle için merak uyandırıyor. Tabii bunun yanında dikkatleri üzerlerine çekmeye neden olan cover’ları da unutmamak gerekir.

Grubun dinleyeni kendisine çeken en önemli tarafı ise deneyselliği. ‘Tamam, bu iki ses bir araya çok güzel oturdu, bu şekilde devam edelim’ gibi bir tercihtense Schmidt, her albümünde farklı bir şeylerin peşinde koşmaya devam ediyor. Bunu ilk albümlerindeki kayıtlar ve denemelerden sonra gelenlerde görmek hemen mümkün. Yolun başında “El Baile Alemán”da Kraftwerk gibi dans müziğinin ilahlaşmış grubunun ‘Showroom Dummies’, ‘Trans Europe Express’, ‘Autobahn’ gibi hitlerini, Latin ritimleri ve enstrümanlarıyla cover’layan ve tropikal stilinin mihenk taşlarını yerine oturtan Shcmidt, sonrasında Sade’nin "Smooth Operator," ve the Doors'un "Riders on the Storm"unu cover listesine ekleyerek, daha yumuşak bir sounda geçiş yapıyor. Yani albüm ismiyle eşdeğer fiesta havasında bir “Fiesta Songs” ortaya çıkıyor. Sonrasında ise, Essay Recording bünyesine dünyanın gelmiş geçmiş en farklı albümlerden birini katarken, kes-yapıştır tekniği ile Şili kültürüne giriş yapan Shcmidt’in, artık damarlarında tam anlamıyla bir melez kanı aktığına şahit oluyorsunuz.

Ancak müziğin etkisiyle herhangi bir mayışma haline geçenler hemen uyarılmalıdır. Çünkü Schmidt’in son olarak üzerinde çalıştığı albümünde karşınıza yine çok farklı bir çalışma çıkıyor. Cover üzerine ihtisas yapmış DJ’imizin son durağı Kraftwerk’ten sonra Japonların Kraftwerk’i olarak adlandırılan Yellow Magic Orchestra’nın parçaları. İlginç fikirleri hayata geçirmekteki ustalığını ortaya koyan Schmidt, bir şekilde kendisine yıllar önce verilen YMO albümünün bazı parçalarıyla tekrar yüzleşmek istiyor. 70’lerin sonlarında, 80’lerin başlarında dans alemlerinin en tanınmış gruplarından olan ve eğlence odaklı müzikleriyle karanlık elektronik ritimlerden uzak duran YMO, bu yeni cover’lar için biçilmiş kaftan. Hikayenin tamamına gerek olmayan, grup üyesi Oscar ve Grammy ödüllü besteci Ryuichi Sakamoto ile tanışan Schmidt’in kabul gören tarzı sonrasında başlayan çalışmalar, bizi geçtiğimiz haziran ayında kulaklarımıza ulaşan “Yellow Fever”a götürüyor. “Yellow Fever”, Schmidt’in de itraf ettiği gibi kendisinn geldiği son level. Albümün diğer albümlerin başarılı bir karşımı olduğunu sözlerine eklerken, kes yapıştır sound’un yanına eklenmiş farklı denemeler, hemen dikkatleri çekiyor. ‘My name is Coco’ adlı mükemmel bir şarkıyla açılış yapan albüm bu defa Şili’nin bilindik sahillerinden daha öteye götürüyor. Birbirinden yetenekli kompozitörlerin aynı anda iş başında olduğunu anlamak için ise uzman bir kulağa gerek yok. Yılın en eğlenceli albümlerinden biriyle tanışmanın sevinciyle birlikte, elektronik müziğin harikalarıyla tanışmanın keyfine varılıyor.

Senor Coconut, bir grubun isminin ne kadar güzel olabileceğinin, elektroniğin ve pozitif bir müziğin birlikteliğinin ortaya ne koyabileceğinin ve profesyonel müzik adamlarının meraklarının ne kadar güzel işler çıkartabileceğinin en iyi örneklerinden. Artık cha-cha yapmak için Latin ülkelerinde herhangi bir diskoda olmak zorunda değilsiniz, Latinlerde elektronica’nın keyfine varmak için sıcak ülkelerinden uzaklaşmak zorunda değil. Hatta bu birlikteliği yakından görmek isteyenler, bu ay içinde Babylon’da sahne alacak Latino Excotica-Senor Coconut’ı izleyebilir. Cha-cha-cha.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder